Ayılarla ilgili kitap okuyup bir ayı resmi yapmazsak olmaz. Şöyle tüylü bir ayı yapmaya ne dersiniz?
Bunun için miniğinizin istediği bir renkteki ipleri minik minik kesin. Sonra burdaki ayı resminin çıktısını alın ya da siz çizin. Yünleri kağıda yapıştırın. Bu kadar basit ama harika olmamış mı?
27 Şubat 2015 Cuma
Tombik Ayı Serisi
2 yaş üstü bütün çocuklara tavsiye edebileceğim bir seri. (1 yaş üstü bile olur) Resimleri canlı ve gerçekçi. Yazıları minikleri sıkmıyor, çevirisi akıcı. Tombik ayıyı sevmeyen çocuk daha görmedim :)
Bu kitapta Tombik ayı hastalanır, arkadaşları onu yalnız bırakıp oyun oynamaya gitmezler. Ona çorba yaparlar, üstünü örterler, kendini iyi hissetsin diye resim yaparlar. Sonunda Tombik ayı iyileşir ama bu seferde arkadaşları hasta olmuştur. Kitap öyle bitmese de ben en sonunda hepsi iyileşmiş ve dışarı oynamaya çıkmışlar diyerek bitiriyorum.
Tombik ayı kış uykusuna yatmıştır. Dışarıda şiddetli bir kar fırtınası vardır. Fırtınadan kaçan arkadaşları teker teker mağaraya gelir. Ancak Tombik ayı ne fırtınadan ne de arkadaşlarının yaptığı seslerden uyanmamaktadır. Birden yaramaz bir karabiber tanesi Tombik ayının burnuna kaçar ve Tombik ayı hapşırarak uyanır. Tombik ayı çok öfkelidir, kükreyip hırıldar. Arkadaşları onsuz eğlendiği için çok üzülmüştür ve ağlamaya başlar. Sanırım en sevdiğim kitabı bu benim için. Bu koca ayının koca bir de yüreği var. Merak etmeyin arkadaşları Tombik ayının gönlünü alıyor.
Gönderen
Kadriye Öztürk
zaman:
00:47
0
yorum
Categories
Kitap Tanıtımı,
Pearson Yayıncılık,
Seri Kitaplar

26 Şubat 2015 Perşembe
Oreo Kurabiye Teorisi - Garry Landreth
Aşağıdaki yazıyı kimin çevirdiğini bulamadığımdan kaynak gösteremiyorum.
Bu yazı psikolog ve oyun terapisti Garry Landreth'in ebeveynlere yönelik bir konuşmasından tercüme edilmiştir.
Ebeveyn olmak bazen çok fazla mutluluk verici, bazen de zorlayıcıdır. Sizinle kendi ebeveyn olma sürecimde öğrenmiş olduğum birkaç şeyi paylaşmak isterim. Böylelikle belki o çok zor anların bazıları sizin için biraz kolaylaşır.
Çocukların bizim ilgimizi çekmek konusunda esrarengiz bir yeteneği vardır. Eşim ve ben on dört yıldır eğitim veriyoruz ve ben ebeveynlerden çocuk yetiştirme hakkında çok şey öğrendim. Yakın zamanda bekar annelerden biri benimle on yedi yaşındaki oğlu Bobby ile ilgili bir deneyimini paylaştı:
Çocuklar gerçekten bizim ilgimizi çekmenin ne zaman önemli olduğunu ve ilgimizi nasıl çekeceklerini iyi biliyorlar!
Sizinle paylaşmak istediğim bir kaç değişmeyen kural var:
En önemli şey yaptığınız şey olmayabilir ama yapmış olduğunuz şeyi yaptıktan sonra ne yaptığınızdır.
Bunu bir düşünün. Ben kusursuz bir ebeveyn değilim. Bu değişmez kuralın nasıl çalıştığını size göstereyim. Bir akşamüstü işten eve geldim. Korkunç şekilde uzun bir gündü ve birkaç şey yolunda gitmemişti. Eve geldiğimde eşimin artık beş yaşındaki kızımız konusunda sabrı son noktasına gelmişti ve yaklaşık olarak otuz dakika sonra benim de sabrım tükenmişti. Bir baktım ki beş yaşındaki kızıma bağırıyorum. Daha önce hiçbir zaman bir grup ebeveynin karşısında durup onlara "şimdi eve gidip çocuklarınıza bağırın, onlara iyi geliyor" demedim. Ama oradaydım ve yaptığım şey buydu. İnandığım şeye aykırı şekilde hareket ediyordum. Ve birkaç dakika sonra bir bakmıştım ki ona bağırmakla kalmamışım bir de onu tehdit ediyorum. "Eğer onu yapmayı kesmezsen ..." Ebeveynlerin o tarz bir şey yapmasını hiçbir zaman önermedim ve burada ben onu yapıyordum. Kızımla olan ilişkimde o gün olanların arasındaki en önemli şeyin o gece için onun yatak ucunda oturmuş üzerini örterken olduğunu düşünüyorum. Ona dedim ki, "Carla, akşamüstü sana bağırmamalıydım. Ben daha iyisini biliyorum. Ama Carla, o anda sana o kadar kızgındım ki yapacak herhangi başka bir şey bulamadım, o yüzden sana bağırdım." Bitirdiğim zaman beş yaşındaki kızım dedi ki, "babacığım, sana kızgınım diyebilirdin." Bu da benim diğer ebeveynlere öğrettiğim şeydi ve bunun bana beş yaşında birisi tarafından hatırlatılması gerekiyordu! Şimdi bu sahneye bakın ve düşünün. Benim kızım o gün önemli olan neyi örendi? Bir ilişki hakkında çok önemli şeyler öğrendiğini düşünüyorum. Öğrendiği ders, bir ilişkinin kurtarılabileceği olduğuydu. Çünkü ben o akşamüstü bizim ilişkimizi bozmuştum. Dolayısıyla kızımla olan ilişkimi yeniden kurmak için onunla yeniden bağlantı kurmalıydım. Ve ben bunu yaotım ya da en azından bu sürece başladım. Düşünüyorum ki, o da hata yaptığında itiraf etmeyi öğrendi. Çocuklarımızı eğer bizim tarafımızdan bazı şeyleri deneyimlemezlerse nasıl olacak da bu öenmli şeyleri öğrenecekler? İnanıyorum ki bir hata yaptığını itiraf etmenin güzel bir şey olduğunu öğrendi. Ama belki de onun öğrendiği en önemli şey, onu, o şeyleri itiraf edecek ve yaralamış olduğum ilişkiyi yeniden düzeltecek kadar çok sevdiğimdi.
Çocuklarımın doğru kararı verebilmeleri için her zaman yanlarında olamam. O yüzden sizinle bu konuda neler yapabileceğinizi paylaşacağım. Bu benim "oreo kurabiyesi" teorim. Bu teori en büyük kızım üç yaşındayken ortaya çıktı. Ebeveynlerimi ziyaret gitmiştik. Gece saat dokuz buçuktu. Üç yaşındaki kızım mutfaktan çıkageldi. Ve şu anda size benim hakkımda çok önemli bir şey söylemiş bulunuyorum: saat gecenin dokuz buçuğu ve o daha üç yaşında! Üç yaşındaki bir çocuğun gecenin dokuz buçuğunda uyanık olmasına izin verilmemeli. Görüyorsunuz, ben de tıpkı sizler gibiyim. Yapmayı bildiğim her iyi şeyi her zaman yapamıyorum ama bu değişmez kuralla yaşamayı öğrendim: En önemli şey yaptığım şey olmayabilir ama önemli olan yapmış olduğum şeyi yaptıktan sonra ne yaptığımdır. Ben hatalar yaparım, tıpkı sizler gibi. Üç yaşındakı kızım mutfaktan kucağında oreo kurabiyelerini sıkı sıkı tutarak çıkageldi. Ona tek bir kez bakıldığında üç yaşındaki bir çocuğun yatağa gitmeden önce otuz yedi adet oreo kurabiyesini bitirmemesi gerektiği kolayca anlaşılırdı. Ve ona tam "Kimberly, git kurabiyeleri geri koy" demek üzereydim ki aklıma şu geldi: Garry, farkında mısın ki devamlı ona ne yapması gerektiğini söylüyorsun. Bir seçim yapmanın nasıl bir his olduğunu ne zaman öğrenecek? Eğer ona sürekli ne yapması gerektiğini söylersen sorumluluğun nasıl bir his olduğunu ne zaman öğrenebilecek?
Bu yüzden ona dedim ki: ona ne dediğimi söylemeden önce... Oreo kurabiye teorisinde değişmeyen bir kural var:
Büyük çocuklara büyük seçimler, küçük çocuklara küçük seçimler veriyorsunuz.
Küçük çocuklara büyük seçimler vermiyorsunuz. Bu, fazla sorumluluk olur. Üç yaşındaki kızıma verdiğim seçim size pek de bir seçim gibi gelmeyebilir, ama hatırlayın ki bu ona hayatı boyunca verdiğim işl seçimdi. Ona dedim ki,
"Kimberly, kurabiyelerin bir tanesini yemek için saklayıp, kalanını geri koymayı seçebilirsin. Ya da bütün kurabiyeleri geri koymayı seçebilirsin. Hangisini yapmayı seçiyorsun?
Yerinde dona kaldı. Değerlendirmesi gereken bir seçeneği vardı ve biliyordum ki seçeneğini işlemden geçiriyordu, çünkü gözlerini seyrediyordum. Mutfağa girdi, çıktığında elinde bir tane oreo kurabiyesi vardı. Ve o noktada oreo kurabiyesi teorim doğdu. Diyebilirsiniz ki "ama ya iki oreo kurabiyesi yemek için ısrar etseydi?" Anne babalar! Seçim vermenin güzelliği burada, seçime geri geliyorsunuz:
"Kusura bakma, biliyorum ki iki kurabiye yemek istersin ama bu seçimin bir parçası değil. Seçimler şunlar: yemek için bir kurabiye saklamayı seçebilirsin ve kalanını geri koyabilirsin, ya da bütün kurabiyeleri geri koymayı seçebilirsin. Sen hangisini seçiyorsun?"
Anne babalar! Eğer "seçmek" kelimesi içinde değilse işe yaramıyor! Bunun nasıl işe yaradığını size göstereyim: Hayat. Kızım dokuz yaşında ve altı yaşında bir kardeşi var. Otomobilimde gidiyoruz ve arabanın arka koltuğunda devasa bir savaş var. Düşünüyorum da kızlarım sanki kendi aralarında karar vermişler: babanın kullandığı arabanın arka koltuğunda yolculuk ettiğin zamanlar haricinde hiçbir zaman kavga etme! Kızlar arabamın arka koltuğunda bağırıp çağırıyorlar, saç çekiyorlar. Durum felaket. Çok kızmaya başlıyorum, direksiyona sıkı sıkı sarılıyorum. Benim bu şekilde araba kullanmam güvenli değil. İlk düşüncem şuydu: Yolun kenarına çekeceğim, dışarı çıkacağım, bulabildiğim en büyük duyuru tabelasını bulacağım, onu buraya sürükleyeceğim ve ikisini de yarı ölü hale gelene kadar döveceğim. Arabamın arka kolduğunda bir daha asla kavga etmeyecekler! Sonra araya şu düşünce girdi (Tanrı bana araya giren düşünceler verdiği için çok mutluyum, siz değil misiniz?) "Evet, Garry, bunu yapabilirsin ama onlar ne öğrenmiş olacaklar?" Ve hızlıca fark ettim: Öğrenmiş olacakları şey, götürmek istediğin kadar ileri götür, istediğin kadar kontrolden çık, çok fazla ileri gittiğinde baban sonunda seni durdurur. Senin kendini kontrol etmene gerek yok, o seni kontrol eder. Ve düşündüm ki, ben kızlarım için bunu istemiyordum. Yolun kenarına çektim ve kontağı kapattım. Bu bir süre burada olacağımızın işaretiydi. Anne babalar, eğer önemli ise buna zaman ayırmalısınız. Döndüm ve kızlarıma dedim ki: Kızlar, bu arabanın sınırları içerisinde yeni ve anlamlı bir kural koymak üzereyiz." İlgilerini çekmiştim. Ara not anne babalar, çocuklarınızın ilgisini çekmek için büyük kelimeler kullanın.
Birazdan Oreo Kurabiye teorisine geri döneceğim. Çocuklarım daha ufakken pizzacıya çok giderdik, çünkü en önemli aile konuşmalarımızın pizzacıda gerçekleştiğini keşfettik. Evdeyken herkes yemeyi bitirir ve bir yerlere dağılırdı. Her zaman yapacak bir şeyleri olurdu; ödev, sokağın karşısına gidip oyun oynamak, vb. Ama fark ettiniz mi, dışarıya yemeye çıktığınızda herkes gidene kadar kimse gitmiyor. Orada hep birliktesiniz ve pizzacıda muhteşem aile konuşmaları yapılırdı. Aynı zamanda gözlemledim ki pizzacıda elektronik oyun makinaları vardı. Las Vegas sendromu gibi... eğer cebinde paran varsa bu makinelere karşı koymak zorundasın. Her yerdeler. Ve 6 yaşındaki oğlum o elektronik oyunlara karşı ilgili. Yemek yiyorduk, o makinenin başındaydı ve içine atmak için bozuk para istiyordu. Ona döndüm ve dedim ki: "Craig, oğlum, biz pizza işletmesine geldiğimiz zaman onların bize sunduğu yemek için buradayız, hile karıştıran bu mekanizmalarla ilgilenmek için değil." Amacım büyük kelimeler kullanarak onun dikkatini çekmek ve beni dinlemesini sağlamaktı. Ve başarmıştım, onun ilgisini çekmiştim. Yüzünde şaşkın bir ifadeyle uzaklaştı. Onların dikkatini çekmeyi arabada, başka yerlerde o kadar çok kez kullandım ki çocuklarım artık harfi harfine alıntı yapabiliyorlar.
"Kızlar, bu arabanın sınırları içerisinde yeni ve önemli bir kural koymak üzereyiz! Kural şu: bu arabanın arka koltuğunda kavga etmeyi seçtiğiniz zaman, bu günlük televizyon izlemekten vazgeçmeyi seçmiş oluyorsunuz."
Kızlarım gerçekten televizyona karşı çok ilgililerdi. Birçok çocuğun yaptığı gibi günde beş altı saat televizyon seyretmeseler de onlar için önemliydi. Günde bir saat seyredebiliyorlardı. Onun için onu kullanıyordum. "Bu arabanın arka kolduğunda kavga etmeyi seçtiğiniz zaman, o gün televizyondan vazgeçmeyi seçmiş oluyorsunuz. Bu arabanın arka koltuğunda kavga etmemeyi seçtiğiniz zaman, o gün televizyon seyredebilmeyi seçmiş oluyorsunuz." Kaç kere seçme kelimesini kullandım? Dört kez. Sorumluluğun nereye yerleştirildiği belirgindir. Aynı şeyi üç kez söyledim çünkü seçeneklerinin ne olduğunu anladıklarından emin olmak istedim. Arabayı çalıştırdım, beş sokak ilerledim, kavga tekrar başladı. Anne babalar, ben kendimle gurur duyuyorum, çünkü büyük sakinlikle döndüm ve dedim ki "kızlar, görüyorum ki bugünün geri kalan kısmında televizyondan vazgeçmeyi seçmişsiniz." Sanki başlarından aşağı bir kova buzlu su dökmüşüm gibi donakaldılar, her şey bir anda durdu. Onlar bir anda sakin ve sessizlerdi. Bir tek o değil, eve kadar tüm yol boyunca sakin ve sessizlerdi ve biz evden epeyce uzaktaydık. Garaja girdiğimizde kızlar dedi ki: "Televizyon seyredebilir miyiz? Çünkü eve gelene kadar bütün yolda iyi geçindik." ANNE BABALAR, BU EVRENSELDİR! Bütün çocuklar bu tarz şeyler söylerler. Bunun öğretilmesine ihtiyaçları yok, çünkü bunu doğuştan biliyorlar. Ben de dedim ki, "en sevdiğiniz televizyon programını seyretmek istediğinizi biliyorum, ama kızlar, bu arabanın arka koltuğunda kavga etmeyi seçtiğiniz anda, o anda, bugün için televizyondan vazgeçmeyi seçmiş oldunuz." Sesli ağlama, dünyanın sonunun geldiğini düşünürsünüz. Anne babalar! Onlar televizyon seyretmedi. İnanır mısınız? Kızlarım dokuz gün üst üste televizyondan vazgeçmeyi seçti. Ben onların televizyon seyredebilmesini seçerdim. Onlar televizyondan vazgeçmeyi seçtiler. Dokuz gün üst üste. Ondan sonra otomobilimin arka koltuğunda olağanüstü bir şey olmaya başladı. Kavga başlardı, biri diğerini dirseklemeye başlardı, ya da bir şey derdi, bakardı, ya da tepesinde solumaya başlardı ve diğeri "kes onu yapmayı" derdi. "Senin yüzünden bugün televizyondan vazgeçmeyi seçmemiz gerekecek." Kendi davranışlarını düzeltmeye başladılar. İstediğimiz şey bu değil mi? Buna kendini kontrol etmek ve kendin için sorumluluk almak deniyor. Ben seni kontrol etmek için her zaman orada olmayacağım.
Devamı ikinci bölümde...
Bu yazı psikolog ve oyun terapisti Garry Landreth'in ebeveynlere yönelik bir konuşmasından tercüme edilmiştir.
Ebeveyn olmak bazen çok fazla mutluluk verici, bazen de zorlayıcıdır. Sizinle kendi ebeveyn olma sürecimde öğrenmiş olduğum birkaç şeyi paylaşmak isterim. Böylelikle belki o çok zor anların bazıları sizin için biraz kolaylaşır.
Çocukların bizim ilgimizi çekmek konusunda esrarengiz bir yeteneği vardır. Eşim ve ben on dört yıldır eğitim veriyoruz ve ben ebeveynlerden çocuk yetiştirme hakkında çok şey öğrendim. Yakın zamanda bekar annelerden biri benimle on yedi yaşındaki oğlu Bobby ile ilgili bir deneyimini paylaştı:
Bir akşam evin holünde yürüyormuş ve banyonun yanından geçmiş. Bobby ordaymış ve kendi parmağını sarıyormuş. Elinden kan akıyormuş. Annesi koşarak banyoya girmiş ve "Bobby, canım, ne oldu" demiş. O da "çekiçle parmağımı ezdim" demiş. Annesi "ağladığını duymadım" demiş. O da "evde olduğunu bilmiyordum ki" demiş.
Çocuklar gerçekten bizim ilgimizi çekmenin ne zaman önemli olduğunu ve ilgimizi nasıl çekeceklerini iyi biliyorlar!
Sizinle paylaşmak istediğim bir kaç değişmeyen kural var:
En önemli şey yaptığınız şey olmayabilir ama yapmış olduğunuz şeyi yaptıktan sonra ne yaptığınızdır.
Bunu bir düşünün. Ben kusursuz bir ebeveyn değilim. Bu değişmez kuralın nasıl çalıştığını size göstereyim. Bir akşamüstü işten eve geldim. Korkunç şekilde uzun bir gündü ve birkaç şey yolunda gitmemişti. Eve geldiğimde eşimin artık beş yaşındaki kızımız konusunda sabrı son noktasına gelmişti ve yaklaşık olarak otuz dakika sonra benim de sabrım tükenmişti. Bir baktım ki beş yaşındaki kızıma bağırıyorum. Daha önce hiçbir zaman bir grup ebeveynin karşısında durup onlara "şimdi eve gidip çocuklarınıza bağırın, onlara iyi geliyor" demedim. Ama oradaydım ve yaptığım şey buydu. İnandığım şeye aykırı şekilde hareket ediyordum. Ve birkaç dakika sonra bir bakmıştım ki ona bağırmakla kalmamışım bir de onu tehdit ediyorum. "Eğer onu yapmayı kesmezsen ..." Ebeveynlerin o tarz bir şey yapmasını hiçbir zaman önermedim ve burada ben onu yapıyordum. Kızımla olan ilişkimde o gün olanların arasındaki en önemli şeyin o gece için onun yatak ucunda oturmuş üzerini örterken olduğunu düşünüyorum. Ona dedim ki, "Carla, akşamüstü sana bağırmamalıydım. Ben daha iyisini biliyorum. Ama Carla, o anda sana o kadar kızgındım ki yapacak herhangi başka bir şey bulamadım, o yüzden sana bağırdım." Bitirdiğim zaman beş yaşındaki kızım dedi ki, "babacığım, sana kızgınım diyebilirdin." Bu da benim diğer ebeveynlere öğrettiğim şeydi ve bunun bana beş yaşında birisi tarafından hatırlatılması gerekiyordu! Şimdi bu sahneye bakın ve düşünün. Benim kızım o gün önemli olan neyi örendi? Bir ilişki hakkında çok önemli şeyler öğrendiğini düşünüyorum. Öğrendiği ders, bir ilişkinin kurtarılabileceği olduğuydu. Çünkü ben o akşamüstü bizim ilişkimizi bozmuştum. Dolayısıyla kızımla olan ilişkimi yeniden kurmak için onunla yeniden bağlantı kurmalıydım. Ve ben bunu yaotım ya da en azından bu sürece başladım. Düşünüyorum ki, o da hata yaptığında itiraf etmeyi öğrendi. Çocuklarımızı eğer bizim tarafımızdan bazı şeyleri deneyimlemezlerse nasıl olacak da bu öenmli şeyleri öğrenecekler? İnanıyorum ki bir hata yaptığını itiraf etmenin güzel bir şey olduğunu öğrendi. Ama belki de onun öğrendiği en önemli şey, onu, o şeyleri itiraf edecek ve yaralamış olduğum ilişkiyi yeniden düzeltecek kadar çok sevdiğimdi.
Çocuklarımın doğru kararı verebilmeleri için her zaman yanlarında olamam. O yüzden sizinle bu konuda neler yapabileceğinizi paylaşacağım. Bu benim "oreo kurabiyesi" teorim. Bu teori en büyük kızım üç yaşındayken ortaya çıktı. Ebeveynlerimi ziyaret gitmiştik. Gece saat dokuz buçuktu. Üç yaşındaki kızım mutfaktan çıkageldi. Ve şu anda size benim hakkımda çok önemli bir şey söylemiş bulunuyorum: saat gecenin dokuz buçuğu ve o daha üç yaşında! Üç yaşındaki bir çocuğun gecenin dokuz buçuğunda uyanık olmasına izin verilmemeli. Görüyorsunuz, ben de tıpkı sizler gibiyim. Yapmayı bildiğim her iyi şeyi her zaman yapamıyorum ama bu değişmez kuralla yaşamayı öğrendim: En önemli şey yaptığım şey olmayabilir ama önemli olan yapmış olduğum şeyi yaptıktan sonra ne yaptığımdır. Ben hatalar yaparım, tıpkı sizler gibi. Üç yaşındakı kızım mutfaktan kucağında oreo kurabiyelerini sıkı sıkı tutarak çıkageldi. Ona tek bir kez bakıldığında üç yaşındaki bir çocuğun yatağa gitmeden önce otuz yedi adet oreo kurabiyesini bitirmemesi gerektiği kolayca anlaşılırdı. Ve ona tam "Kimberly, git kurabiyeleri geri koy" demek üzereydim ki aklıma şu geldi: Garry, farkında mısın ki devamlı ona ne yapması gerektiğini söylüyorsun. Bir seçim yapmanın nasıl bir his olduğunu ne zaman öğrenecek? Eğer ona sürekli ne yapması gerektiğini söylersen sorumluluğun nasıl bir his olduğunu ne zaman öğrenebilecek?
Bu yüzden ona dedim ki: ona ne dediğimi söylemeden önce... Oreo kurabiye teorisinde değişmeyen bir kural var:
Büyük çocuklara büyük seçimler, küçük çocuklara küçük seçimler veriyorsunuz.
Küçük çocuklara büyük seçimler vermiyorsunuz. Bu, fazla sorumluluk olur. Üç yaşındaki kızıma verdiğim seçim size pek de bir seçim gibi gelmeyebilir, ama hatırlayın ki bu ona hayatı boyunca verdiğim işl seçimdi. Ona dedim ki,
"Kimberly, kurabiyelerin bir tanesini yemek için saklayıp, kalanını geri koymayı seçebilirsin. Ya da bütün kurabiyeleri geri koymayı seçebilirsin. Hangisini yapmayı seçiyorsun?
Yerinde dona kaldı. Değerlendirmesi gereken bir seçeneği vardı ve biliyordum ki seçeneğini işlemden geçiriyordu, çünkü gözlerini seyrediyordum. Mutfağa girdi, çıktığında elinde bir tane oreo kurabiyesi vardı. Ve o noktada oreo kurabiyesi teorim doğdu. Diyebilirsiniz ki "ama ya iki oreo kurabiyesi yemek için ısrar etseydi?" Anne babalar! Seçim vermenin güzelliği burada, seçime geri geliyorsunuz:
"Kusura bakma, biliyorum ki iki kurabiye yemek istersin ama bu seçimin bir parçası değil. Seçimler şunlar: yemek için bir kurabiye saklamayı seçebilirsin ve kalanını geri koyabilirsin, ya da bütün kurabiyeleri geri koymayı seçebilirsin. Sen hangisini seçiyorsun?"
Anne babalar! Eğer "seçmek" kelimesi içinde değilse işe yaramıyor! Bunun nasıl işe yaradığını size göstereyim: Hayat. Kızım dokuz yaşında ve altı yaşında bir kardeşi var. Otomobilimde gidiyoruz ve arabanın arka koltuğunda devasa bir savaş var. Düşünüyorum da kızlarım sanki kendi aralarında karar vermişler: babanın kullandığı arabanın arka koltuğunda yolculuk ettiğin zamanlar haricinde hiçbir zaman kavga etme! Kızlar arabamın arka koltuğunda bağırıp çağırıyorlar, saç çekiyorlar. Durum felaket. Çok kızmaya başlıyorum, direksiyona sıkı sıkı sarılıyorum. Benim bu şekilde araba kullanmam güvenli değil. İlk düşüncem şuydu: Yolun kenarına çekeceğim, dışarı çıkacağım, bulabildiğim en büyük duyuru tabelasını bulacağım, onu buraya sürükleyeceğim ve ikisini de yarı ölü hale gelene kadar döveceğim. Arabamın arka kolduğunda bir daha asla kavga etmeyecekler! Sonra araya şu düşünce girdi (Tanrı bana araya giren düşünceler verdiği için çok mutluyum, siz değil misiniz?) "Evet, Garry, bunu yapabilirsin ama onlar ne öğrenmiş olacaklar?" Ve hızlıca fark ettim: Öğrenmiş olacakları şey, götürmek istediğin kadar ileri götür, istediğin kadar kontrolden çık, çok fazla ileri gittiğinde baban sonunda seni durdurur. Senin kendini kontrol etmene gerek yok, o seni kontrol eder. Ve düşündüm ki, ben kızlarım için bunu istemiyordum. Yolun kenarına çektim ve kontağı kapattım. Bu bir süre burada olacağımızın işaretiydi. Anne babalar, eğer önemli ise buna zaman ayırmalısınız. Döndüm ve kızlarıma dedim ki: Kızlar, bu arabanın sınırları içerisinde yeni ve anlamlı bir kural koymak üzereyiz." İlgilerini çekmiştim. Ara not anne babalar, çocuklarınızın ilgisini çekmek için büyük kelimeler kullanın.
Birazdan Oreo Kurabiye teorisine geri döneceğim. Çocuklarım daha ufakken pizzacıya çok giderdik, çünkü en önemli aile konuşmalarımızın pizzacıda gerçekleştiğini keşfettik. Evdeyken herkes yemeyi bitirir ve bir yerlere dağılırdı. Her zaman yapacak bir şeyleri olurdu; ödev, sokağın karşısına gidip oyun oynamak, vb. Ama fark ettiniz mi, dışarıya yemeye çıktığınızda herkes gidene kadar kimse gitmiyor. Orada hep birliktesiniz ve pizzacıda muhteşem aile konuşmaları yapılırdı. Aynı zamanda gözlemledim ki pizzacıda elektronik oyun makinaları vardı. Las Vegas sendromu gibi... eğer cebinde paran varsa bu makinelere karşı koymak zorundasın. Her yerdeler. Ve 6 yaşındaki oğlum o elektronik oyunlara karşı ilgili. Yemek yiyorduk, o makinenin başındaydı ve içine atmak için bozuk para istiyordu. Ona döndüm ve dedim ki: "Craig, oğlum, biz pizza işletmesine geldiğimiz zaman onların bize sunduğu yemek için buradayız, hile karıştıran bu mekanizmalarla ilgilenmek için değil." Amacım büyük kelimeler kullanarak onun dikkatini çekmek ve beni dinlemesini sağlamaktı. Ve başarmıştım, onun ilgisini çekmiştim. Yüzünde şaşkın bir ifadeyle uzaklaştı. Onların dikkatini çekmeyi arabada, başka yerlerde o kadar çok kez kullandım ki çocuklarım artık harfi harfine alıntı yapabiliyorlar.
"Kızlar, bu arabanın sınırları içerisinde yeni ve önemli bir kural koymak üzereyiz! Kural şu: bu arabanın arka koltuğunda kavga etmeyi seçtiğiniz zaman, bu günlük televizyon izlemekten vazgeçmeyi seçmiş oluyorsunuz."
Kızlarım gerçekten televizyona karşı çok ilgililerdi. Birçok çocuğun yaptığı gibi günde beş altı saat televizyon seyretmeseler de onlar için önemliydi. Günde bir saat seyredebiliyorlardı. Onun için onu kullanıyordum. "Bu arabanın arka kolduğunda kavga etmeyi seçtiğiniz zaman, o gün televizyondan vazgeçmeyi seçmiş oluyorsunuz. Bu arabanın arka koltuğunda kavga etmemeyi seçtiğiniz zaman, o gün televizyon seyredebilmeyi seçmiş oluyorsunuz." Kaç kere seçme kelimesini kullandım? Dört kez. Sorumluluğun nereye yerleştirildiği belirgindir. Aynı şeyi üç kez söyledim çünkü seçeneklerinin ne olduğunu anladıklarından emin olmak istedim. Arabayı çalıştırdım, beş sokak ilerledim, kavga tekrar başladı. Anne babalar, ben kendimle gurur duyuyorum, çünkü büyük sakinlikle döndüm ve dedim ki "kızlar, görüyorum ki bugünün geri kalan kısmında televizyondan vazgeçmeyi seçmişsiniz." Sanki başlarından aşağı bir kova buzlu su dökmüşüm gibi donakaldılar, her şey bir anda durdu. Onlar bir anda sakin ve sessizlerdi. Bir tek o değil, eve kadar tüm yol boyunca sakin ve sessizlerdi ve biz evden epeyce uzaktaydık. Garaja girdiğimizde kızlar dedi ki: "Televizyon seyredebilir miyiz? Çünkü eve gelene kadar bütün yolda iyi geçindik." ANNE BABALAR, BU EVRENSELDİR! Bütün çocuklar bu tarz şeyler söylerler. Bunun öğretilmesine ihtiyaçları yok, çünkü bunu doğuştan biliyorlar. Ben de dedim ki, "en sevdiğiniz televizyon programını seyretmek istediğinizi biliyorum, ama kızlar, bu arabanın arka koltuğunda kavga etmeyi seçtiğiniz anda, o anda, bugün için televizyondan vazgeçmeyi seçmiş oldunuz." Sesli ağlama, dünyanın sonunun geldiğini düşünürsünüz. Anne babalar! Onlar televizyon seyretmedi. İnanır mısınız? Kızlarım dokuz gün üst üste televizyondan vazgeçmeyi seçti. Ben onların televizyon seyredebilmesini seçerdim. Onlar televizyondan vazgeçmeyi seçtiler. Dokuz gün üst üste. Ondan sonra otomobilimin arka koltuğunda olağanüstü bir şey olmaya başladı. Kavga başlardı, biri diğerini dirseklemeye başlardı, ya da bir şey derdi, bakardı, ya da tepesinde solumaya başlardı ve diğeri "kes onu yapmayı" derdi. "Senin yüzünden bugün televizyondan vazgeçmeyi seçmemiz gerekecek." Kendi davranışlarını düzeltmeye başladılar. İstediğimiz şey bu değil mi? Buna kendini kontrol etmek ve kendin için sorumluluk almak deniyor. Ben seni kontrol etmek için her zaman orada olmayacağım.
Devamı ikinci bölümde...
Gönderen
Kadriye Öztürk
zaman:
01:52
2
yorum
Categories
Anne-Baba Eğitimi,
Garry Landreth,
Oreo Kurabiye Teorisi

19 Şubat 2015 Perşembe
Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor
Nino yavru ahtapot olmaktan sıkılmıştır. 8 kolla giyinmek çok zordur, hele kış günleri. 8 kollu mont, şapka, 8 eldiven. Yılan balığı olmak istemektedir. Bir gün okula giderken yılan balığının evinin yıkılmak üzere olduğunu görür ama yılan balığı yuvasından çıkmamaktadır. Yumurtalarını bırakamaz. Nino 8 kolu sayesinde hem bütün yumurtaları hem de anne yılan balığını kurtarır. Artık 8 kollu olmak o kadar da kötü değildir.
Özellikle giyinmeyi sevmeyen miniklere çok iyi gelecek bir kitap. Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeliyiz ve artılarımızı görebilmeliyiz. Çocuklarımıza hep yapamadıkları şeyleri hatırlatmak özgüven eksikliğine neden olur unutmayın. Yapabildikleri için takdir edin, yapamadıkları şeyleri için ise teşvik edin. Zorlamayın, inanın zamanı geldiğinde her şeyi yapacaklar. Ortaokulda türkçe öğretmenim, eğer bir kişi hakkında olumlu şeyler söyleyemiyorsan olumsuz şeyler söyleyemeye hakkın yok demişti. Kuzularımızı 8 kolla sarıp, hiç yanımızdan ayırmak istemediğimiz bu günlerde hayata pozitif bakmak, olumlu düşünmek çok zor biliyorum. Ama daha güzel bir gelecek için sevmeyi ve sevgiyi çocuklarımıza öğretmeliyiz.
Özellikle giyinmeyi sevmeyen miniklere çok iyi gelecek bir kitap. Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeliyiz ve artılarımızı görebilmeliyiz. Çocuklarımıza hep yapamadıkları şeyleri hatırlatmak özgüven eksikliğine neden olur unutmayın. Yapabildikleri için takdir edin, yapamadıkları şeyleri için ise teşvik edin. Zorlamayın, inanın zamanı geldiğinde her şeyi yapacaklar. Ortaokulda türkçe öğretmenim, eğer bir kişi hakkında olumlu şeyler söyleyemiyorsan olumsuz şeyler söyleyemeye hakkın yok demişti. Kuzularımızı 8 kolla sarıp, hiç yanımızdan ayırmak istemediğimiz bu günlerde hayata pozitif bakmak, olumlu düşünmek çok zor biliyorum. Ama daha güzel bir gelecek için sevmeyi ve sevgiyi çocuklarımıza öğretmeliyiz.
Damla'ya kitap okuması için ahtapot yapmak istedim. Ancak yapım aşamlarına tam uymadığım için pek benzemedi :) Damla oyuncağı çok sevdi ama ahtapot değil deniz anası olarak kabul etti. Ahtapotların kafası başka oluyormus, aslında bakınca deniz anasına daha çok benzemiş sanki. Ahtapot yapımını şu sitede gördüm. Aşağıdaki resimde adımları görebilirsiniz. Kumaş olarak polar kullanılmış. Kafası için poların içine strafor top konulmuş. Polar ve strafor top ile tekrar deneyeceğim, pes etmek yok :)
Gönderen
Kadriye Öztürk
zaman:
22:48
0
yorum
Categories
DIY,
Dikişsiz Ahtapot Yapımı,
Kitap Tanıtımı,
Sara Şahinkanat

17 Şubat 2015 Salı
Evde Müzik Aletleri Yapımı
Evdeki atık malzemelerden müzik aletleri yapmaya ne dersiniz? Minik kitap kurtlarını müzik aletleriyle tanıştırmak için en ucuz yöntem olacaktır.
Gitarla başlayalım. Yapım aşaması minikler için zor olabilir, bu yüzden en sonunda gitarı süsleme işini onlara bırakabilirsiniz. Resimleri Omo nun #Hadihareketlen reklamı kapsamında İstinyeparktaki stantlarında çektim. Stantların hangi avm lerde olacağını web sitesinden öğrenebilirsiniz.
Malzemeler: ayakkabı kutusu, mutfak rulosu, kalın lastik, raptiye, koli bandı.
Yapımı: Ayakkabı kutusunun kapağının açılmaması için bantlayın. Kutunun yanına rulonun geçebileceği büyüklükte bir delik açın. Üstüne de resimdeki büyüklükte bir delik açın. Lastiği gergin bir şekilde kutuya raptiyeledikten sonra sağlam olması için üstünü bantlayın. Ruloyu yan taraftaki deliğe sokup, kaymaması için bantlayın. Gitarınız hazır. "
Anne bana gitar alır mısın?" isteklerinin biraz önüne geçebildim. Evde bir grup kurduk bile :)
İşte ev yapımı davul ve trompet. Davul için küçük bir kovayı iki kat kolu bantıyla kaplayın, işte bu kadar. Trompet için ise bükebileceğiniz bir hortum ve huni gerekli. Hortumun ucuna huniyi geçirin ve hortumu kıvırın, açılmaması için bantlayın.
Farklı sesler çıkaran mızıkaya ne dersiniz? İki tahta çubuk, katlanmış kağıt ve lastiklerle kolayca evde yapabilirsiniz. Yapım aşamalarını resimde görebilirsiniz. Sadece kağıtların arasına sıkıştırılan lastiğin katlanmamasına dikkat ediniz.
Gitarla başlayalım. Yapım aşaması minikler için zor olabilir, bu yüzden en sonunda gitarı süsleme işini onlara bırakabilirsiniz. Resimleri Omo nun #Hadihareketlen reklamı kapsamında İstinyeparktaki stantlarında çektim. Stantların hangi avm lerde olacağını web sitesinden öğrenebilirsiniz.
Malzemeler: ayakkabı kutusu, mutfak rulosu, kalın lastik, raptiye, koli bandı.
Yapımı: Ayakkabı kutusunun kapağının açılmaması için bantlayın. Kutunun yanına rulonun geçebileceği büyüklükte bir delik açın. Üstüne de resimdeki büyüklükte bir delik açın. Lastiği gergin bir şekilde kutuya raptiyeledikten sonra sağlam olması için üstünü bantlayın. Ruloyu yan taraftaki deliğe sokup, kaymaması için bantlayın. Gitarınız hazır. "
Anne bana gitar alır mısın?" isteklerinin biraz önüne geçebildim. Evde bir grup kurduk bile :)
İşte ev yapımı davul ve trompet. Davul için küçük bir kovayı iki kat kolu bantıyla kaplayın, işte bu kadar. Trompet için ise bükebileceğiniz bir hortum ve huni gerekli. Hortumun ucuna huniyi geçirin ve hortumu kıvırın, açılmaması için bantlayın.
Farklı sesler çıkaran mızıkaya ne dersiniz? İki tahta çubuk, katlanmış kağıt ve lastiklerle kolayca evde yapabilirsiniz. Yapım aşamalarını resimde görebilirsiniz. Sadece kağıtların arasına sıkıştırılan lastiğin katlanmamasına dikkat ediniz.
İşte kolaylıkla hazırlayabileceğiniz ve en miniklerinden büyüklere severek çalınan marakas. Pek çok şekilde hazırlanabilir. Minik bir pet şişeye makarna taneleri koyarak bile yapabilirsiniz. Biz Damla ve akradaşları ile 4 plastik bardakla hazırladık. İçlerine çeşitli boylarda boncuk koyduk ve renkli bantlar birleştirdik ve süsledik.
Kuzum nasıl da süslemeye konsantre olmuş, annesi ise fotoğraf peşinde :) Müzik aletlerin yaptıktan sonra çalıp oynamayı unutmayın...
Gönderen
Kadriye Öztürk
zaman:
01:32
2
yorum
Categories
Atık Malzemeler,
davul yapımı,
DIY,
gitar yapımı,
Kitap Etkinlikleri,
mızıka yapımı,
trompet yapımı

11 Şubat 2015 Çarşamba
Müzikli Kitaplar
Müzikli kitaplar hem miniklerin hem de büyüklerin ilgisini daha çok çekiyor. İş bankası yayınlarına ait bu kitaplarda müzik aletleri tanıtılıyor.
İlki Orman Orkestrası. Orman orkestrasında ksilefon, gitar, keman, piyano tek tek tanıtılıyor. Yan taraftaki düğmelere basarak sesleri de dinleyebiliyorsunuz. Kitabın sonunda ise bir konser veriyorlar. Müzik aletlerinin hepsini birden çalarken dinleyebiliyorsunuz. BalDamlası küçükken sadece seslerini dinlerdik. Büyüdükçe anne hikayeyi de okusana demeye başladı. Hala bazen müziğini açıp bale yaparız. Evet biz ailecek bale yaparız :).
İkincisi Neşeli Orkestra. Bu kitapta müzik aletleri gruplandırılarak tanıtılıyor. Üflemeli çalgılar, bakır nefesli çalgılar, vurmalı çalgılar gibi. Yan taraftaki düğmelerde de bu çalgıların sesini dinleyebilirsiniz. Yine en sonunda hep beraber konser veriyorlar.
İlki Orman Orkestrası. Orman orkestrasında ksilefon, gitar, keman, piyano tek tek tanıtılıyor. Yan taraftaki düğmelere basarak sesleri de dinleyebiliyorsunuz. Kitabın sonunda ise bir konser veriyorlar. Müzik aletlerinin hepsini birden çalarken dinleyebiliyorsunuz. BalDamlası küçükken sadece seslerini dinlerdik. Büyüdükçe anne hikayeyi de okusana demeye başladı. Hala bazen müziğini açıp bale yaparız. Evet biz ailecek bale yaparız :).
İkincisi Neşeli Orkestra. Bu kitapta müzik aletleri gruplandırılarak tanıtılıyor. Üflemeli çalgılar, bakır nefesli çalgılar, vurmalı çalgılar gibi. Yan taraftaki düğmelerde de bu çalgıların sesini dinleyebilirsiniz. Yine en sonunda hep beraber konser veriyorlar.
Gönderen
Kadriye Öztürk
zaman:
23:19
0
yorum
Categories
İş Bankası Yayınları,
Kitap Tanıtımı,
Müzikli Kitaplar

8 Şubat 2015 Pazar
Kutup Ayısı Aktiviteleri
Kış ayında olunca ister istemez konu kutup hayvanlarına geliyor. Kutup hayvanlarının hepsini seviyoruz ama pofuduk kutup ayılarının yeri ayrı :) İşte BalDamlası ile gerçekleştirdiğimiz kutup ayısı aktiviteleri:
1. Kabarık boya ıle kutup ayısı boyama (puffy paint)
Farklı boyalarla ve yöntemlerle boyama yaptırmayı seviyorum. Önce fırça ile başladığımız etkinlikler muhakkak dokunma ile devam ediyor. Kabarık boya olarak çevirebileceğim puffy paint de onlardan biri. Aynı miktarda beyaz tutkal (çocuklar için olanı kullanınız) ile tıraş köpüğü karıştırılıp boya olarak kullanıyor. Biz kutup ayısı yapacağımızdan renklendirmedik ama içine gıda boyası ya da parmak boyası ile renk de katılabilir.
Buradan çıktı alabileceğiniz kutup ayısını boyadıktan sonra göz ve burun eklemeyi unutmayın. Kutup ayısı bittikten sonra biraz kırmızı kattım ve serbest boyama geçtik. Boyanın kuruması uzun sürüyor ama kabarık ve yumuşacık bir dokusu oluyor, tıpkı kutup ayısı gibi.
2. El baskısı ile kutup ayısı yapımı
Minik kitap kurtlarının ellerini beyaz parmak boyasına batırdıktan sonra mavi bir kağıda izini çıkartın. Biz yapmayı unutmuşuz ama sonrasında baş parmak boyaya batırılıp tekrar baş parmağın olduğu yere bastırılır. Serçe parmak ile de kulaklar ve kuyruk yapılır. Sonrasında siz de üstünden kara kalemle geçtiniz mi kutup ayılarınız hazır. Biz anne ve yavru kutup ayısı yaptık, sonrasında duvara yapıştırıp sergilemeyi unutmadık.
Gönderen
Kadriye Öztürk
zaman:
22:29
0
yorum
Categories
Boyama,
El baskısı,
Kitap Etkinlikleri,
Kutup Hayvanları

3 Şubat 2015 Salı
Minik Balık - Julia Donaldson
Ocak ayı bitti ama Julia Donaldson'ın kitapları bitmedi. İki haftalık hastalık arası girince kitaplar da etkinlikler de eksik kaldı. Bu hafta Şubat ayının yazarı Sara Şahinkanat'ın kitaplarını okumaya başlayacağım ama önce Minik Balık :)
Minik Balık sıradan bir balıktı, dikkat çekiçi bir özelliği yoktu ama sınır tanımayan bir hayal gücü vardı. Her gün okula geç kalır, geç kalmasının nedeni olarak da hikayeler uydururdu:
"-Geç kaldım, özür dilerim, bir denizaltına biniyordum da.
-Özür dilerim geciktim, bir vatozla geziyorduk da. "
Bir gün yine okula giderken ne hikaye anlatsam diye düşünürken balıkçıların ağına takılır. Acaba Minik Balık'ın başına ne gelecek?
Yine harika resimlerle dolu bir hikaye. Yazıları uzun olduğundan 3 yaş üstüne uygun. Bu kitapla birlikte okyanus/deniz temalı tüm etkinlikler yapılabilir.
Bizim yaptıklarımız:
1. Balık süsleme
Resimdeki Alextoys un hazır aktivitelerinden biri. Ama bir balık resmi çizilip, kolaylıkla hazırlanabilir. Süslemeyi pelur kağıtla yaptık ama gramafon kağıdı da kullanılabilir. Kocaman bir oynar göz de eklediniz mi, balığınız hazır.
2. El izinden balıkDamla ile yaptığımız etkinliklerin çoğunun fotoğrafını çekmemişim. Bunlardan biri de el izinden balık yapımı. Yapmak isteyenler için aşağıdaki fotoğraf örnek olabilir.
3. Balık tutma
İmkanınız varsa minik kitap kurdunuzla gerçekten balığa çıkmak harika bir etkinlik olacaktır. BalDamlam dedesi ile birlikte Üsküdar ve Eminönünde sahilde dolaşıp balık tutanları seyretmeye bayılıyor. Eğer gerçekten balık tutamayacaksanız, keçeden hazırladığınız balıklar ve minik bir olta ile evde balık tutabilirsiniz.
Gönderen
Kadriye Öztürk
zaman:
14:23
0
yorum
Categories
İş Bankası Yayınları,
Julia Donaldson,
Kitap Etkinlikleri,
Kitap Tanıtımı

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)